Sanki biri, “Kop da gel” diye seslendi. Bir anda o gövdesiyle haber merkezine dalıverdi. “Ne bu rezalet?” Nefeslendi. Biraz sonra “Kaldırın o yazıyı” diye bağırdı. Bakabilseydi ekrana görürdü zaten kaldırıldığını ama müdürlük zor zanaat. Mesele, bir “i” harfinin eksik olmasıydı. Son dakika haberiyle ilgili “iddia” yazılacağına, bahis oyununun “iddaa”sı yazılmıştı akan yazıya.

Aslında iddaa’nın “kop da gel” ile ilk bakışta alakası yok diye iddia edilebilir. Ama o da bir tür bahis. Türkiye Jokey Kulübü’nün sitesinde yazıyor. Elbette spor olduğu iddiası da var. Osmanlı’ya dayanıyor. Şimdi tartışmalara yol açan futboldaki bahsin en masumu da Spor Toto idi. 13+1’i bilirseniz iyi para kazandırırdı oynayana. Tabii, oyunun ne amaçla oynadığına bağlı. Tavla, okey, papazkaçtı, briç vb. Çayına olabilir. Masadakilerin maddi durumlarına bağlıdır genelde. Ama “Kral Kaybederse” işte yandı gülüm keten helva.

Bu tür oyunlarda en iyisi, abartmazlarsa, yancı olmaktır. Hep kazanır. Bir de genelde kazanan oynayanın tek kollu haydudu parasız kalınca terk edenin yerine geçendir. Gerçi çoğunlukla sinema filmlerinde olur. Kazanır. Türkiye’de de denendi. 1990’da yasallaştı. Kralı öldürülünce, ömrü altı yıl sürdü. Çamaşırhane görevi görüyordu ve mafyanın göz bebeği idi. O sıralarda internet devreye girdi. Çevrimiçi kumar futbol sahalarındaki reklam panolarına kadar sızdı. Oradan çıkarılsa bile burnumuzun dibinde.

Son dönemde adı bile zor hatırlanan futbol oyuncusu, hakemi, başkanı, sayısını hatırlamak mümkün değil, spor sayfalarından birinci sayfalara, ana haberlere taştı. Biz de kendi çapımızda çeşitli konularda bahis açalım dedik.

Mesela, bunca patırtıya gürültüye rağmen, önümüzdeki lig maçlarında yine futbolcular sinema, tiyatro oyuncularına aşık attıracak roller üstlenecek diyorlar hâlâ. Hakemler, düdük çalmayı unutacak iddiası bile geçerli. VAR’ın varlığı yine işe yaramayacak. Var mısınız bahse?

Sırada, bugün başlaması öngörülen asgari ücret tartışmaları. Komisyonun bir üyesi iktidar, beş üyesi patron. Beş üyesi, varlıkları pek faydalı olduğu iddia edilemez, işçilerin temsilcileri. Zaten sonuç belli gibi. Beş artı bir eder altı. Her kafadan asgari ücret için bir rakam çıkıyor. Uzmanlar, maksimum yüzde 25 zam sürpriz olur diyor. Olur mu? Var mısınız bahse?

Zenginin malı, züğürdün çenesini yorarmış. Olsun. Süperstar, yapay zekâ kullanılarak çekilen son reklam filminde, yazılanlara göre, 40 milyon lira almış. Dolar milyoneri olması mümkündür. Asgari ücret konusuna dönersek. Asgari ücretliye, 25 bin diye kabul edersek, 40 milyonu bir arada görebilmek için 1600 maaş lâzım. Bu kadar bekleyemez, kazanamaz da. Var mısınız bahse?

Bu rakamda, bir anda enflasyonun düştüğü muştusunu veren istatistik kurumunun etkisi büyük. Öyle ki enflasyon sepetini 50 kuruşluk naylon torbaya çevirme çabaları takdire şayan. Hatta naylon torbaya ağırlık yapmasın diye başta kira olmak üzere birçok ürünün de payı indirilecekmiş. Buna “ağırlık kayması” gibi güzel bir isim de bulunmuş. Hani zamma, “fiyat ayarlaması” der gibi. Bu ağırlık kayması istatistiklerde kalmayacak. Var mısınız bahse?

Yurttaşlar, haberlere göre, ucuz yiyecek için günübirliğine otobüslerle Yunanistan’a gitmeye başlamış. Fiyat karşılaştırmaları, yol, vize gibi masrafların göze alınabileceğini gösteriyor. Bir ara hem ücretlerde hem fiyatlarda Almanya gündemdeydi. Buna rağmen Almanya bizi kıskanıyordu. Şimdi Yunanistan bizi kıskanacak. Var mısınız bahse?

Söz istatistikten, zamlardan açılmışken, Küresel, zenginlik raporuna değinmemek olmaz. Buna göre, Türkiye dolar milyoneri artışında, nazar değmesin, yüzde 8,4 yani 7 bin kişi eklenerek dünya birincisi olmuş. Türkiye için, gelir eşitsizliğini ölçen Gini katsayısı 0,73 olarak açıklandı. Sıradan bir endeks değil. Sıfır mutlak eşitliğin, bir ise mutlak eşitsizliğin karşılığı. 0,70 üzeri ise bakın ki "yüksek eşitsizlik" anlamını taşıyor. Bu eşitsizlikte güvercin bile bankadan kurtulamaz. Var mısınız bahse?

Bankadan kurtulmak başka, başta eski eşten, aile bireylerinden kurtulmak başka. Her gün bir başka kadının şiddete uğradığı haberleri, eğer kamera kaydı varsa, TV ekranlarında defalarca tekrar ediliyor. Sadece bu yıl 425 kadın öldürüldü. Öldürülenler arasında uzaklaştırma kararı aldıranlar dikkati çekiyor. Erkeklerin beyni kurtarılmadan bu cinayetler sona ermez. Var mısınız bahse?

TV kanallarından bahsederken, 16 emekçiyi gerekçesiz kapı önüne koyarak yılbaşı hediyesi veren bir tividen söz edelim. Okuyucudan, seyirciden büyük tokat yiyen Sözcü tivi, ana muhalefet partisinin Çatalca mitingini baştan sona canlı yayınlamak zorunda kaldı. Kendileri bile inanamadı ki ekrana tivinin orada olduğunu koca koca yazarak. O “normalleşme” yine de tiviyi çok zorlar. Var mısınız bahse?

Oysa eski deyimiyle basın-yayın organları çok önemli. Halka doğru haber vermek gibi bir zorunlulukları var. Hele bu dönemde. Bu zorunluluğun karşısına her zaman bir engel çıkarılıyor. İfade özgürlüğü kavramı yok sayılıyor. Anayasa ve yasalar uyarınca, araya sıkıştırılan “ancak”lar, muğlâk ifadeler, çakışan maddeler hariç her bireyin fikrini açıkça açıklama özgürlüğü var. Sosyal medyada paylaşımları için haklarında dava açılan, hapsedilenler dışında, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın verilerine göre, 10 gazeteci cezaevinde. Halkın haber alma özgürlüğünü savunanlar, hukuk devletinin umurunda olmayacak. Var mısınız bahse?

Not: Meclis lokantasındaki bazı görevlilerin, stajyer kadınlara taciz olayları felaket. Meclis lokantası daha önce defalarca piyasadan daha ucuz olmasıyla gündeme gelmişti. Anlaşılan ucuzluk sadece fiyatla olmuyor.