Beşinci sınıf “casusluk” kumpasının iki hedefi vardı: Birincisi, “9 Mart iddianamesinin içini dolduramayan, yalan ve iftiraya dayalı bir operasyon yaptıkları açığa çıkacak olan “darbeciler” için Ekrem İmamoğlu’na yedek bir tutuklama kararı çıkarmaktı. İkincisi ise, etkili bir muhalefet odağı haline gelen, geniş bir izleyici kesimi ile buluşan, karar vericilerin izlediği bir referans kanalı olan TELE1’e el koymak, beni ve arkadaşlarımızı susturmaktı.

Başarılı olamayacaklarını görecekler. Zorbalığa boyun eğmeyeceğimizi bu ülke ve toplum bilir.

TELE1’e kayyım atanınca programcı, yorumcu, sunucu ve haberci arkadaşlarımız doğru bir karar alarak istifa ettiler. Arkadaşlarımız youtube ortamında TELE2’yi kurarak yollarına devam ediyorlar. Bütün kalbimle destekliyorum. Bütün dostlarımızı da desteğe davet ediyorum.

Atanan kayyım da kalan arkadaşlarımızdan 32 kişiyi bu ay sonu itibarıyla işten çıkarmış. Böylece çalışanlarımızın yarısı TELE1’den ayrılmış oldu. Tam sayıyı bilmiyorum ama yarısından fazlası olabilir. Kınıyorum.

İktidar TELE1’i imha etmeye çalışıyor. Oysa bu kanal çalışanlarının özverisi ve izleyicileri ile dostlarımızın desteği sonucu başarılı olan, toplumcu bir finansman modeline sahip, sektörün önde gelen bağımsız bir kuruluşuydu. Binlerce izleyicisinin ve dostlarımızın desteği ve katkısı ile sıkıntılarını aşmış, son derece sağlam bir mali yapısı olan, ufak tefek piyasa borçları dışında sıkıntısı bulunmayan ve sürekli gelişen, büyüyen bir televizyon kanalıydı.

Bu özelliği ile TELE1 her şeyden önce çalışanlarının ve izleyicilerinin (elbette dostlarının) televizyonuydu. Sahibi çalışanları, dostları ve izleyicileriydi. Dünyada da örneği olan başarılı ve toplumcu bir yapıya sahipti, hem finansman yapısı hem de yayın örgütlenmesi bakımından örnekti.

TELE1 bugüne kadar bütün zorluklara karşın aksatmadan çalışanlarının ücretlerini her ay zamanında ödedi. Önceliğimiz çalışan barışıydı. Her yıl sektörde 6 ay arayla çalışan maaşlarına zam yapan tek kanaldı. Bu uygulama hiç sekmedi. Bu yıl sonunda da imkanlarımızı sonuna karar kullanarak yine anlamlı oranlarda maaş zammı yapılacaktı.

Ancak iktidarın kanala el koyduğu ilk ay maaş ödemesi aksadı. Bu (Kasım) ay da istifaların dışında kalan arkadaşlarımız işten çıkarıldı. Kayyım maaş ödeyemiyor. Daha ilginci “biz el koymasaydık iflas edeceklermiş” diye de bir spekülasyon yapıldığı söyleniyor. Tam tersine, iktidar el koyduğu, kayyım atadığı için TELE1 iflasın eşiğine geldi. Çünkü izleyicilerimiz, sponsorlarımız ve dostlarımı desteğini çekti. Yayını çökerttikleri için reklam gelirleri neredeyse kesildi. Oysa kayyım atanmamış olsaydı hiçbir sorun yaşanmayacak, Ekim ayında olduğu gibi Kasım ayında da ücretler zamanında ödenecek, hatta borçlar da bu ay büyük ölçüde kapatılacaktı. Hesabımızı yapmış, planımızı hazırlamıştık. Çünkü TELE1 gelir gider dengesini kendi tarzında kurmuş bir kanaldı. Kayyım yaklaşık 60 çalışanımız kışın ortasında işsiz bıraktığı gibi, 9 yıllık emeğimizin, göz nurumuzun ürünü olan, binbir fedakarlıkla kurup bugünlere getirdiğimiz TELE1’i adeta imha ediyor. Emeğimizi yağmalıyor.

Biz haksız hukuksuz ve kanunsuz şekilde el konulan kanalımızı, TELE1’i geri istiyoruz. Onu yeniden ayağa kaldırır, Türkiye’nin en etkili ve saygın kanallarından biri haline getiririz. Halkımızın ve dostlarımızın bizi yalnız bırakmayacağına inancımız tamdır. TELE1’İ GERİ VERİN!