Lefter Küçükkandonyanis'in hayat hikâyesini konu alan 'Lefter: Bir Ordinaryüs Hikâyesi'ni ya da Fenerbahçe Spor Kulübünün kuruluşunu konu alan 'Zaferin Rengi'ni izlemediyseniz izlemenizi öneririm. 'Fenerbahçe ruhu' denen şeyin neden atadan, babadan bir miras gibi aktarıldığını anlamak açısından faydalı olacaktır. 'Başarı'ya endeksli taraftarlığın galebe çaldığı bugünün spor kültüründe, bilinç, ilke ve onur üzerine inşa edilmiş, özelde futbol genelde spor sevgisinin yurtseverlikle karıldığı pek fazla örnek kalmamışken, belki farkı fark edebilirsiniz! İşte o zaman, gerici otokratik iktidarın Fenerbahçe takıntısını anlamanız çok daha kolay olur. Yine o zaman, tribünlerde bambaşka sosyokültürel, sosyoekonomik, siyasî ve etnik kesimlerden insanların '12 numara' olabildiğini çözümlemek de öyle...
Demiyorum ki, her Fenerbahçeli bunu böyle içselleştirir ama sonuç ortak bir ruhtur. 'Papazın Çayırı'nda yeşermiş bir ruh, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'ya böyle yayılır.
İLK PROVA ANCAK
BİR YIL SÜREBİLDİ
İşte bu sebeple her fırsatta Fenerbahçe'yi ele geçirmek için komplolar kuruluyor. Bunu yıllar önce deneyenlerden biri Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) içinden bir klik olmuştu. 12 Eylül Askeri Darbesi'nden sonra kapatılan MHP'nin kadroları tarafından kurulmuş bir parti olan Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) aynı misyonu sürdürüyordu. 27 Aralık 1992'de, 1979 yılındaki delegeleriyle 24 Ocak 1993 tarihinde yapılan bayağı hırgürlü olağanüstü kongrede yeniden MÇP, MHP adını aldı. Büyük olasılıkla partinin kurmayları bu süreçte sansasyonel bir çıkış yapmak için gözlerini Fenerbahçe yönetimine dikmişti. Ülkücülerin simge isimlerinden Gün Sazak'ın kardeşi Güven Sazak kulübün başkanlığına aday oldu ve 1993-1994 sezonunda başkanlık yaptı. Berbat bir yönetimdi, 30 civarı anlamsız transfer yaptı, yüzüne gözüne bulaştırdı ve sağlık sorunları sebebiyle görevi yardımcısı Hasan Özaydın'a devredip görevi bıraktı. Bu kısa süre içinde tribünleri karıştırmayı da ihmal etmedi. Lümpen ülkücülerin şovları büyük tepki topladı, tribünlerde kavgalar çıktı. Bu güruhu tribünlerden temizlemek Ali Şen ve taraftarlara düştü.
10 TEMMUZ YÜRÜYÜŞÜNDEN DE
DERS ALAMAYANLAR İŞ BAŞINDA!
Yıllar geçti, bu kez AK Parti ve ortağı FETÖ'nün operasyonu geldi. FETÖ'cüler ön plandaydı ama iki siyasal islamcı örgütün ortak operasyonuydu. Biliyorsunuz olup biteni, kulüp başkanı Aziz Yıldırım hapse atıldı. Bir ara yandaş işinsanı Ferit Şahenk'i başkan yapmak için kumpaslar çevirdiler ve başaramadılar. 3 Temmuz Kumpası böyle boşa çıkarıldı. Dünya futbol tarihinde benzeri az görülmüş bir siyasî mücadeleye imza attı Fenerbahçe Spor Kulübü ve taraftaları... 10 Temmuz 2011 tarihinde Bağdat Caddesi'ndeki büyük yürüyüş Türkiye tarihindeki en yüksek katılımlı yürüyüşlerden biriydi. Kimine göre 400 bin kişi vardı Bağdat Caddesi'nde, en az 200 bin olduğu düşünülüyor. Orada olmak, Gezi'de olmak gibiydi benim açımdan, bir farkla aynı zamanda atadan, babadan bir mirasa sahip çıkmaktı.
Kumpası sonuçlandıramayınca öç almak ve kulübün başına başka bir çorap örmek isteyen FETÖ'cüler, 12 Mayıs 2012'de Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda, Fenerbahçe-Galatasary maçında emirlerindeki polisleri tribünlere saldırttı. Stat içinde gaz ve cop, stat dışında TOMA'larla... Hâlâ inanması zor, o gece yüzlerce insanın ölmesi işten bile değildi ve çok ucuz atlatıldı.
MESELE CUMHURİYETİN
DEĞERLERİNİ SAVUNMAK
3 Temmuz'dan bugüne Fenerbahçe kumpaslara karşı mücadele ediyor. Seçimlerde sandıklara Fenerbahçe formasıyla gitmek artık net bir siyasî tavır... Sadece kulübü savunmanın değil, cumhuriyeti, laikliği ve özgürlükleri savunmanın mesajı bu. Aynı şekilde, "Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe yıkılmaz" tezahüratlarıyla, tribünlerin onur konuğu olan Korkmaz Ailesi de, direnişin, dayanışmanın ve vefanın bir örneği... Suudi Arabistan'da oynanamayan Süper Kupa finali öncesinde kulüp yönetiminin tutumu da, tüm eksik ve hatalara rağmen öyle...
Tüm bunlar olmuş bitmişken, kulüp başkanı Saaddettin Saran her ne yapmış olursa olsun, ister uyuşturucu kullansın, ister birkaç müptezel medya figürüyle cinsel ilişkiye girsin hiç ama hiç önemi yok. Meselenin siyasî kumpas olduğu bal gibi ortada! Bu arada Saran'ın eğitime ilişkin çıkışlarının da bu meselede bir önem taşıdığını sanmıyorum. Hele hele o çok bilmişlerin ağzındaki şekersiz sakız "Gündem değiştirmek için..." diye başlayan ezberleri de laf ola beri gele! Mesele her zamanki gibi cumhuriyetin simgesi bir kaleyi daha teslim almak siyasal islamcılar için, gerisi teferruat!..
BU ÇUBUKLU FORMA
BİR DİRENİŞİN SİMGESİ
Dün bir kez daha gördük ki, siyasî görüşü ne olursa olsun, hangi gelir grubu, hangi etnik gruptan olursa olsun, Fenerbahçe bu rezilliğe karşı tek vücut olmayı bilir. Tabii ki her zaman her topluluğun içinde fırsatçı, mikser tiplerin manipülasyonları olacaktır. Bir örnek vereyim, ismini de vereyim; Rıza Zelyut, fırsat bu fırsat Aziz Yıldırım ile Ali Koç'un duruma el koyması, Saaddettin Saran'ın da istifa etmesi gerektiğini yazmış sosyal medya hesaplarında! Ne Yıldırım ne de Koç bu oyuna gelir. Kaldı ki böyle bir ihanet akıllarından bile geçmez. Yine yönetime diş bileyen birkaç sözde Fenerbahçeli de mal bulmuş mağribi gibi atlamış; neymiş, "Uyuşturucu kullanan bir başkan Fenerbahçe için utançmış"! Kumpasın farkında olmamalar için ya IQ'larının 50 civarında olması gerekir ya da kumpasın gönüllü destekçileri...
BURASI NE FEDERASYON
NE DE BAŞKA BİR KULÜP!
Bunu diyenler bir zahmet Trabzonspor'un emektarı Lemi Çelik'in 12Punto'daki röportajını izlesinler. "Her federasyon başkanı, bırakın federasyonu her kulübün başkanını bu iktidar belirliyor. Başkanını bağımsızca seçebilen tek kulüp Fenerbahçe" diyor. Belki birkaç kulüp daha vardır ama birkaç, o kadar!
Bu kumpasın amacına gelince; rivayet bir değil... Öncelikle baskıyı artırarak Saran'ı istifa ettirip, yerine yandaş birini getirmek. Becerebilirlerse sonrasında kulübü Katarlı, Suud ya da BAE'li bir milyardere satmak ve cumhuriyetin bir mirasını daha yok etmek! Premier League'de bile böyle pek çok kulüp satılmadı mı? Sahip Körfez milyarderi olursa kulübün başına istediklerini getirmek işten bile olmaz. Ancak, emin olun bu olmayacak, dünya yıkılsa olmayacak.
FANATİK OLMAKLA APTAL OLMAK
ARASINDA İNCE BİR SINIR VARDIR
Son birkaç sözüm olsun; Fenerbahçe'nin çıkarını düşünür gibi yapıp Saran'ı istifaya çağıranlar sadece ateşe benzin döker. Son maçta "Başkanı torbacı, kaptanı bahisçi..." sloganı atan aklını peynir ekmekle yemiş bazı Beşiktaş taraftar grubu da bir kez daha düşünmeli, bugün Fenerbahçe'ye yapılan saldırı, yarın sana da! "Ne oldu kuşgiller? Ee, kim kimi gagaladı?" paylaşımı yapan Galatasaray fan sayfasına ne demeli peki? Sizi gagalaya gagalaya ne hale getirdi siyasal islamcı iktidarın aparatları, bir fark edemedin be kardeşim! Başkanının, yanağını ona buna okşatmasından memnunsan, o da senin sorunun olsun!
Bazen akıldışı davranabilecek kadar Fenerbahçe'yi seven bir futbolseverim bu doğru ama pis oyunlar çevirenlerin saldırısı altında bir kulübün taraftarıyla kol kola yürümeyi, spor sevgimin bir borcu bilirim. Bu ülkede benim gibi milyonlar var. İşte bu sebeple, "Ali İsmail Korkmaz, 'Cumhuriyet' yıkılmaz"!