“Rüzgârda savrulup üzerine basılsa bile tekrar ayağa kalkan ot... Belki de bacağınızı hafifçe okşar ve size çekinerek bir selam verir…”

Bu bir kitabın giriş cümlesi. Aslında çizgi roman. II. Dünya Savaşı’nın sahipsiz mağdurlarından Koreli bir kadının gerçek öyküsünü anlatıyor. Lee Okson’un seks işçisi olarak Japon ordusuna nasıl sunulduğunu... Kitap ağır mı ağır. Çizgi romanın en ağır en dayanılmaz anlarında çizer sadece siyah mürekkep lekeleri bırakmış beyaz kağıdın üzerine… Kapkara lekeler bembeyaz kağıdın üzerinde işlenen bir insanlık suçunu sonsuza kadar mühürlüyor… Oysa ki biz savaşı da gerçeği de bize anlatılanlardan ibaret sanıyoruz. Bir beyaz kağıdın üzerindeki naif mürekkep lekelerinin gerçekte ne ‘anlama’ geldiğini bilmiyoruz.

Hiroşima-Nagasaki nükleer saldırıları sonrasına odaklanan öyküler haricinde, savaşa farklı bir taraftan bakan ender yapıtlardan Koreli çizer Keum Suk Gendry-Kim’in Tekrar Ayağa Kalkan Otun Yüreği isimli çalışması... OT sadece bir otken gücünü köklerinden ve hafifliğinden alır. Söze gerek yoktur hatta bir tek çizgi yeterlidir. Bir hakikati dünyaya yaymaya…

OT dediğin sadece biz düz çizgi

Resmi tarih kimsesizleri yazmaz. Çünkü egemenlere hizmet eder. Anlam değil tutarlı kurgu peşindedir. Vakti gelince özür kartı vakti gelince barış kartı ve vakti gelince özgürlük kartları masaya atılır. Gün be gün yaşıyoruz bu rulet masasında. Umudumuzu kırıyorlar. Çünkü görünürde tarih biz yokmuşuz gibi yazılıyor.

Oysa ki bu 50 köle kadın hala yaşıyor. Savaş yıllarında Japon askerleri tarafından köle olarak kullanılan Güney Koreli kadınlardan ömrü vefa edenler hiç olmazsa bir ‘özür’ duyabildiler. 200 bin kadından koca bir yüzyıla direnip sağ kalan 50 kadın…

Filipinli Tayvanlı Koreli üstüne basılıp geçilen bu coğrafyalardan fiziksel ruhsal işkencelere maruz kalmış yüzbinlerce kadın için yüklü bir fon oluşturuldu ve Tokyo buraya hatırı sayılır bir bağış yaptı. Tarihin rulet masası nakit çalışır. Oysa Japon devleti Güney Kore’ye yaşattıkları için gerçek anlamda hiçbir zaman özür dilemedi. Ancak üzerini örtemedikleri tek gerçek, işte bu köle kadınlardı.

Her şeye rağmen zamana, zulme, aşağılanmalarına, damgalanmalarına rağmen üzerine basılan ve boy veren bu kuru otlar iki büklüm yaşlı bedenleriyle hayatta kalarak resmi tarihe rest çekti. Oradaydılar ve ne yaşandığını biliyorlardı. Ve 2025 yılında tüm dünya dillerine çevrilen bir çizgi roman sayesinde hakikat artık sonsuza kadar gün yüzünde…

Buradayız ve ne yaşandığını biliyoruz

Bembeyaz kağıt üzerinde sabırlı, mağrur ve adaleti temsil eden siyah mürekkep lekeleri ne kadar tanıdık… Bir nokta, bir çizgi yüzyıl süren bir hak mücadelesini tüm dünyaya duyurabiliyorsa otlar da insanlığın şahididir, kökleri de ve rüzgara karşı dimdik uzanan başları da… Köklerini hakikatten hafifliğini özgürlüğünden alan kuru otlar arsızca inadına çoğaldıkça tarih adaletle ve hakikatle yeniden yazılacak. Daima hatırlayalım ki, tekrar ayağa kalkan kalkan OT’un yüreği tüm dillerde bir tek çizgi…

Kaynak :

Ot - Tekrar Ayağa Kalkan Otun Yüreği

Keum Suk Gendry - Kim

Epsilon Yayınevi