Demokratik davranmak; kendi içinde demokratik olabilmek, kendi doğrusunun en doğru olmayabileceğini kabul edebilmek demektir. Ayrıca başkalarına özgürlük tanıyabilmek demektir.
Kuşkusuz demokratik eğitim derken müfredat proğramının ele alınması gerekmektedir. Ancak, neoliberel ve dinsel kaygılarla hazırlanan müfredat proğramı toplumsal gerçeklerimizden çok uzaktır.
Yine 4+4+4 eğitim yasasıyla çocuk gelinlerin yolu açılmıştır. Ayrıca siyasi iktidarın söylem ve icraatlarıyla kindar ve dindar eğitimin yolu açılmıştır. Bu anlayış da sözde maarif model ile pekiştirilmek istenmektedir.
Diğer taraftan; bu konunun okul yöneticileri tarafından da ele alınması gerekmektedir. Okul yöneticileri demokratik bir tutum içerisine girerek öğretmenleri karara katmaları gerekmektedir. Ancak, çoğu siyasi kaygılarla atanan okul yöneticileri bu anlayıştan çok uzaktır. Öğretmenler arasında ayrım yaparak, onlarda moral düşüklüğüne neden olmaktadır.
Oysa okul yöneticilerinin katılımcı bir tutum içerisine girmeleri öğretmenlerin bireysel ihtiyaçlarını karşılayacağı gibi onların kurumsal amaçlarla bütünleşmişlerini sağlayacaktır.
Böyle bir süreçte öğretme- öğrenme sürecini olumlu etkileyecektir. Başka bir ifadeyle öğretme-öğrenme sürecinde öğrencinin akademik başarısını olumlu etkileyecektir.
Tabii ki, okul yöneticilerinin katılımcı bir anlayış içerisine girmeleri öğretmenlerin özgüven ve özsaygı gibi gereksenmelerinin karşılanmasına yol açacaktır. Ancak özünde demokratik bir tutum olan bu anlayışı görmek mümkün değil. Oysa öz saygının bir insan için önemi bilinmektedir. Çünkü öğretmenlerin kararlara katılımı onların kendilerini değerli görmelerine neden olacaktır.
Okul yöneticileri öğrenciye en yakın statü liderleridir. Bu açıdan okul yöneticileri çeşitli faaliyetlerle öğrenciyi karara katmalıdır. Kuşkusuz, böyle bir anlayış demokrasi kültürünün gelişmesine yol açacağı gibi, öğrencilerin demokrasi ve demokratik anlayışı benimsemelerine yol açacaktır.
Diğer taraftan, öğretmenler öğretme- öğrenme sürecinde demokrasi ve demokratik anlayışın öğrencilere kazandırılmasında başrol oynamaktadır. Bu anlayış için öğretmenler öğrencileri karara katabilir, grup sürecine ağırlık veren öğretim yöntemlerine başvurabilir. Kuşkusuz, bu iki yaklaşımda öğrencinin kendisini değerli görmesine neden olacak onlarda özgüven artışına neden olacaktır. Ancak gerek öğretmenlerin özlük hakları ile ilgili sorunlar gerekse bazı yerlerde kalabalık sınıflar katılımcı sınıf yönetimi uygulamasına çok uzaktır.
Sonuç olarak yukarıdaki satırlarda belli başlı demokratik eğitimin temel niteliklerine yer verilmiştir. Ancak başta siyasi iktidar bu anlayışın gereğini yerine getirmekten çok uzaktır.