Özel, konuşmasına, partisine katılan yeni bir milletvekilini takdim ederek başladı. Buna göre, Bağımsız İstanbul Milletvekili Doğan Demir, CHP'ye katıldı.
Özel, Demir'in katılımını "Cumhuriyet Halk Partisi büyümeye devam ediyor. Bugün babaevine bir dönüş yaşanacak. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yerel Yönetimlerden mezun 1992 yılında partimiz yeniden açılırken Kocaeli Derince''de kurucu Gençlik Kolları Başkanımız. Daha sonra İl Sekreterimiz, İl Başkan Yardımcımız, Belediye Meclis Üyemiz, ardından Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanımız. Bağımsız İstanbul Milletvekili Sayın Doğan Demir Cumhuriyet Halk Partisi'ne baba ocağına dönüyor" sözleriyle duyurdu. Demir'in parti rozeti daha sonra grup kürsüsünde Özel tarafından takıldı.
Demir, katılımının duyurulması ve rozetinin takılmasının ardından parti grubuna şu sözlerle seslendi:
Önce İstanbul Sultanbeyli'de 69. eylemimizi gerçekleştirdik. Muhteşem bir kalabalıkla ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir zamanlar böyle kalabalıkları toplamayı bırakın siyasi faaliyet yürütmek için bile gittiğinde hak ettiği karşılığı bulamadığı bir yerden Sultanbeyli tarihinin en muazzam mitinglerinden birini hem de o soğuk havaya rağmen akşamın ilerleyen vaktine rağmen yaptık ve Sultanbeyli'de artık hiç kimsenin kalesi olmadığını, Sultanbeyli'nin olsa olsa milletin ve demokrasinin kalesi olacağını bütün İstanbul'a bütün Türkiye'ye gösterdik.
Ardından bir dizi açılıştan, ziyaretten sonra İstanbul'da 42. yaşını kutlayan kardeş vatanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ziyaret ettik ve Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katıldık. Meclis Başkanından Başbakana, Siyasi Parti Genel Başkanlarından önceki Cumhurbaşkanlarımıza bir dizi ziyareti gerçekleştirdik ve geçtiğimiz haftalarda büyük bir başarıyla %63 gibi bir oyla seçilen kardeş partimizin o günkü Genel Başkanı, bugünkü tarafsız Cumhurbaşkanı, dostum, değerli kardeşim Cumhurbaşkanımız Tufan Erhürman'ı ziyaret ettik.
Bir kez daha Kıbrıs Türk halkına seçimlerde bütün baskılara, orada kurulan karargahlara, siyasi partilerin her şeyi göze alıp aslında bağımsızlığını dünyaya kabul ettirmek istediğimiz bir ülkeye sanki bir vilayet muamelesi yapmasına çalışmasına rağmen Kıbrıs halkı orada "Kıbrıs'ın kaderini kimin yöneteceğini Kıbrıs'ı biz belirleriz. Zaten kim seçilirse seçilsin Türkiye ile birlikteyiz, biriz, bir aradayız ama kararımıza kimseleri karıştırmayız" demişti.
Kıbrıs'ın iradesini selamlıyor. Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman'ı bir kez daha yürekten kutluyorum. Pazar günü Gaziantep İl Başkanlığımızda, Kilis İl Başkanlığımızda, Kilis Belediyemizde yaptığımız ziyaretlerin ardından 70. eylemimizi Kilis'te yaptık.
Seçimlere 5 gün kala yağmurun, dolunun altında hepimiz sırılsıklam olduğumuz o günkü kıyafetleri mitinge katılan kimsenin artık o takım elbisesini bir daha giyemediği bütün yöneticilerin kimsenin unutamadığı bir günde Kilisi kazanmamıza 5 gün vardı.
O muhteşem meydanda bu sefer o meydanlara sığmayarak ayrılan yer, yollar miting alanının arkasında bir miting meydanı daha oluşmuş haldeyken Kilis bizi bağrına bastı.
Biz de Kilis'in vicdanına sığındık. Kilislilerin insaflı her partiden Kilislilerin partimize yapılana, demokrasiye yapılana gösterdiği tepkiyle yoksulların, işsizlerin, emeklilerin, emekçilerin ve gençlerin tepkilerinin bir arada buluştuğu bir büyük eylem meydanında 70. eylemimizi hayata geçirdik. O pazar günü Kilis'in tarihinde, siyasi tarihinde elbette bir rekordu ama herkes şunu bilsin ki Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir kez daha 100 yıl sonra, 102 yıl sonra ülkenin sorunlarını çözmek, yüzleri güldürmek, karanlık gelen geleceği aydınlatmak için attığı adımlardan çok önemli bir kilometre taşıydı.
Kilis'e, tüm Kilislilere, meydanda olan, sokaklardan camlardan dinleyen gönlünü bize, gözünü güzel geleceğe diken bütün Kilislilere yürekten teşekkür ediyorum.
İyi ki varlar. Maalesef geçtiğimiz haftadan bu yana tabii pek çok etkinlikte andık, saygı duruşlarımızı yaptık. Rahmet diledik ama bir kez daha ifade etmeliyim ki Azerbaycan dönüşü Gürcistan'da askeri uçağımızın düşmesi sonucu yaşamını yitiren 20 kahraman askerimize Hırvatistan'da yangın söndürme uçağının düşmesi sonucu şehit olan pilotumuza, memleketim Manisa'da trafik kazasında kaybettiğimiz polis arkadaşımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyoruz.
Acılı aileleri ile milletimizde bu kaderi bu üzücü olayı kederli olayı bir kez daha yaşamamayı bu olayları temenni ediyoruz. Ruhları şad olsun. Yaşanan kazaların nedenleri üzerine bilhassa 20 şehidimizin olduğu kaza üzerine çeşitli spekülasyonlar yapılıyor. Ancak bu süreci Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri olarak, örgütleri olarak metanetle, sabırla ve yapılacak çalışmaların sonuçlarının bir an önce şeffaflıkla paylaşmasını bekleyerek takip ettiğimizi ve dikkatle izlediğimizi de ifade etmek isterim. Acılardan bahsediyoruz.
"TÜRKİYE BİR YAS ÜLKESİ HALİNE GELDİ"
Maalesef bir yas ülkesi haline geldi Türkiye. Her gün bir başka acı haber ve geçmişteki bazı acı haberlerin de daha adaletle adalete kavuşamayan aileler yüzünden halen daha yüreklerin yandığı konuklarımız oluyor burada. Bizim de yüreklerimiz onlarla birlikte yanıyor. Rojin Kabaiş'ın değerli ailesi annesi Aygül Hanım, babası Nizamettin Bey kardeşi Ömer aramızda. Ayşe Tokyaz'ın annesi Halime Hanım ve ikiz kardeşi Esra aramızda. Rojin üniversiteyi okumaya gitmişti. Kaybolduktan 18 gün sonra 15 Ekim 2024'te cansız bedeni bulundu. Dosyada halen tek bir tutuklu yok. Ailenin adalet mücadelesi devam ediyor. Ayşe hepinizin bildiği gibi Ayşe Tokyaz defalarca beni koruyun dedi. Polise gitti, savcılığa gitti, koruma talep etti. Maalesef korunmadı ve meslekten ihraç edilmiş bir polis tarafından katledildi. Küçükçekmece'de katledildi. Çok hazin bir şekilde Eyüp Sultan'da yol kenarına bir valiz içinde bedeni bırakıldı. Bu acıya dayanmaya çalışan annesi ve ikizi burada.
4 ay sonra dün iddia kabul edildi. İki sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet talep ediliyor. Hem bu davayı haksız indirimler yapılmamasını, öyle iyi haldir bilmem ne olmamasını, en ağır cezanın alınmasını hem de Rojin'in dosyasında titizlikle çalışılmasını ve bir an önce sorumluların bulunmasını talep ediyoruz.
Burada Rojin ve Ayşe onların acılı aileleri sadece birer temsilci, birer sembol. Yüzlerce, binlerce, on binlerce yüreği yanık anne eş, çocuk, baba aramızda yaşıyor. Maalesef bunlarla mücadele etmek için öyle birer birer vaka bazında yapılması gerekenler elbette var ama bütünsel bir yaklaşım gerekiyor. Yapıldı mı? Vallahi yapıldı. Bu meclis komisyonlar kurdu. Bu konuyu çalıştı. Uluslararası düzeyde çalıştı.
Getirdiler mecliste iki elimizi kaldırarak destek verdik. Bunun için takardık. Ve İstanbul sözleşmesiyle birlikte Türkiye'de elbette bıçak gibi kesilmedi ama kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet noktasında ilk daha başvurunun yapıldığı emniyetten ya da sokaktaki bekçiden, polisten savcısına kadar, istinafa kadar, yüksek yargıya kadar bir farklılaşma, burada şiddetle mücadele yasalarının çıkarılırkenki kararlılık umut veriyordu.
Maalesef bir seçim öncesinde bir grubun bir grubun siyasetin üzerine kurmaya çalıştığı baskıya, oradan gelecek 35.000 oya tamah eden birisi bu meclisin çıkardığı İstanbul Sözleşmesini gecenin bir yarısında attığı imzayla yaptığı bildirimle hukuken değil aslında, girildiği gibi çıkılır.
"SİZ BUNU YAPARAK KADININ ARKASINDAN DEVLETİ ÇEKTİNİZ"
Meclisin girdiği sözleşmeden, meclisin yürürlüğe aldığı sözleşmeden bir imzayla çıkamazsın ama oldu bitti yaptılar ve Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesinden çıkıldı güya.
Ne oluyor? Dediler ki ya öyle ama bu sözleşmeye göre çıkarılmış yasa var yasalar var. Onlar duruyor ya. O gün demiştim. Siz bunu yaparak kadının arkasından devleti çektiniz. Siz bunu yaparak dediniz ki biz o zaman yaptık ama tedbirler aldık ama kanunlar çıktı ama polisine, savcısına, hakimine niyetimizi milletçe eksiksiz herkes iki elini birden kaldırarak verdi ama şimdi vazcayıp. Öyle davranmayın. Korumayın Ayşe'yi. Rojin'in katillerini bulmak ya da Rojin'in katline engel olmak o günkü kadar arkasında devletin durduğu bir kararlılık yok artık. O noktaya geldi. Onun için buradan hiç öyle hamaset falan yapmaya gerek yok. Bir samimiyet göstermesi lazım siyasetin.
"SEÇTİĞİMİZ CUMHURBAŞKANI'NIN İLK İMZALARINDAN BİRİ OLACAK"
Ben buradan söylüyorum. Büyük bir mücadelenin içindeyiz. Ama 2 ay sonra ama çok kaçtılar 2 yıl sonra. O sandık gelecek. Cumhuriyet Halk Partisi mecliste çoğunluğu sağlayacak. Eminim ki o gün mecliste bulunan bütün partilerin çok sayıda milletvekili de aynı kararlılıkta olacak ve bu Cumhurbaşkanının attığı o imza var ya bizim seçtiğimiz Cumhurbaşkanın atacağı ilk imzalardan biri İstanbul Sözleşmesini bu meclise tekrar onaylanmak üzere yollamak olacak. Söz veriyorum. Hayatın her alanında..
"BİRİSİ VAR MI İDDİANAMEDE"
AK Parti döneminde halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak diye bir suç icat ettiler, bir suç tanımladılar. Yasaya koydular. Pırıl pırıl gazeteci muhabirler haber yapıyor. İçeride olması gereken birisini sokakta görmüş olduğunu duymuş, istihbaratını doğrulatmış, haber yapmış. Suçlu salıverildi diye. Efendim salıverilmemiş de izinli çıkmışmış. Yanlış bilgiyi alenen yaymaktan 2 yıla kadar hapsini, 4 yıla kadar hapsini istiyorlar. Şimdi alın içeri atın diye demiyorum da bu gazetecilerin yaz boyunca, yaz boyunca her akşam başta TGRT A Haber Onun dışında ıvır zıvır ne kadar yandaş kanal varsa yaptıkları haysiyet suikastı ne olacak? O gün her gün çıkıp demedik mi? 1200 telefon yalan. Lüks arabalar yalan. 560 milyar yalan. Valizde cemır var, para diyen yalan. Kürsüden kendisi söyledi. Bavul bavul para diye hepsi yalan. Yok parkenin altında para yalan. Birisi var mı iddianamede? Birisi. Ya şimdi çıkın gözümüzün içine bakın deyin ki. Ya biz de kandırıldık. Herhalde bu kadar yalanı, bu kadar gazeteci eş zamanlı, aynı anda 6 kanalda birden bir gece hep beraber cep telefonlarını konuşuyorlar. Bir gece bir hafta 10 gün 560 milyar konuşuyorlar.
İstanbul'da para konuşuyorlar. Hepsine birden aynı yalan vahiyle gelmiyorsa bir yerden servis ediliyor. Ne oldu şimdi? Ne oldu bu gazetecilere soruyorum. Ne oldu? Ne oldu şimdi? Arkanızda duruyorlar mı? Hayır. Algı için kullandılar. Neden? Anket %65 bu iddialara inanmıyor. %15 kararsız, %20 ne dese 2 kere 2 5 deseniz inanıyor. O 20'yi arttıracağız diye bütün yaz sizi kullandılar.
"O MAAŞLA GAZETECİLİK YAPILIR MI?
Şimdi alınan o maaşla gazetecilik yapılır, yorumculuk yapılır, hamallık yapılır, her şey yapılır da bu yapılır mı o para karşılığında? Yapılır mı? Allah için söyleyin. Bir özeleştiri duyacak mıyız? Bir özür duyacak mıyız? Ben hep ne diyordum? Nasıl Zekeriya Öz kaçtıysa bu da kaçar, iftiracı kalır. Bu da kaçar, yalancılar kalır. Şimdi daha kaçmadı. Çifter çifter maaşıyla...
8 milyona restore edilen villasıyla lüks yaşamıyla dünyanın orasındasında burasında meraklı olduğu yatlarla koklarla bir eli yağda bir eli balda zırhla, korumada gizli tanık odasına çıkarılmayınca intihara kalkışacak, bilmem ne olacak, beyefendi orada imparatorun gladyatörü gibi duracak
İmparator böyle deyince milletin kellesini uçuracak. Nasılsa imparator talimatıyla yapılmış hiçbir şeyden mesul olmayacak. Günü gelince gidecekler buradan, siz kalacaksınız.
"EVLATLARINIZA HAYSİYET CELLATIĞI MI BIRAKACAKSINIZ?"
Siz evlatlarınıza miras olarak geçen yaz 8 ay boyunca yaptığınız bu yayınları, bu iftiraları, bu haysiyet cellatlarını mı bırakacaksınız? Torununuz Torununuz Benim dedem Benim dedem 19 Mart darbesinin iftiracıları arasındaydı. Benim dedem, benim ninem 19 Mart darbe sürecinde haysiyet cellatıydı mı diyecekler? Bu mu kalacak torunlara?
Recep Tayyip Erdoğan sana soruyorum. Şuradaki grup kürsüsünden konuşuyorsun. "Göreceksiniz, bırakın insan içine çıkmayı, yakınlarının yüzüne bakamayacaklar"
Aha bak benim yakınlarım burada. Türk milleti burada. Gözümün içine baka baka söylüyorum. İftira, iftira, iftira. O yüzden bu kadar iftiraya karşı o tuğla gibi iddianame sayfa sayısının bile iletişimini yaptılar. Açın bakın bakalım iddianameyi. Arattırdım işte 969 gezmiş muş diyormuş. Duyduğum kadarıyla da tutuklamalar yapılıyor içeride insanlar duruyor.
"CESARETİ OLAN BU İDDİANAMENİN ÖZETİNİ ÇIKARIP MİLLETİN ÖNÜNE KOYSUN"
Sonra, sonra ne oluyor? Her bir sanık için 400 kişi var. Her birinin adı altına herkesin adını yazıp bir daha yapıştırmış. 300 sayfası, 400 sayfası oradan geliyor. Sırf uzatmak için. Bir kişi ifadesinde 5 kişiyi söylemiş. Yap onu ek, ekte var de. Ama ne yapıyor? Her birinde o kişinin herkes hakkındaki ifadesini, 16 sayfa, 30 sayfa, 43 sayfa gidiyor oraya yapıştırıyor sayfa uzasın diye. Sonra 4000 sayfalık iddianame. Cesareti olan, cesareti olan bu iddianamenin 40 sayfalık özetini çıkarsın milletin önüne koysun. Desin ki bunların suçu bu. Laf kalabalığına papuç bırakmayız.
"YALANA DOLANA PAPUÇ BIRAKMAYIZ"
Yalana, dolana, iftiraya papuç bırakmayız. 560 milyar diyeceksin, 56 kuruşu ispat edemeyeceksin. Ondan sonra da yok şöyle yok böyle. Yarından tezi yok. Yarından tezi yok. Bu iddianamenin kabulü ile birlikte tutuksuz yargılamalar yapılmalıdır. Herkes çıkmalı, iftiraya karşı kendisini korumalıdır. Bu haysiyet cellatlığı son bulmalıdır. Biz bu iddianamenin ıvırından, zıvırından, orasından, burasından meşgul değiliz. Olacak olan zaten baksın görsün ne olduğunu.
HAFRİYAT İDDİASINA YANIT VERDİ
Bir hususu büyütüp köpürtmeye çalışıyorlar. Ona da buradan, ona da buradan söyleyeyim de dönüp dönüp hafriyat hafriyat gerçeği ne büyük bir yalanı suç üstü yakaladığımızı şimdi dinleyin. Neymiş? Bir hafriyat meselesi varmış. 5 yılda 185 milyon ton hafriyat izinsiz olarak dökülmüş. Buradan elde edilen gelir suç örgütüne aktarılmış. Bakın çok basit bir hesap. Türkiye'deki bütün hafriyatçıların, bütün kamyoncuların, matematik bilen herkesin şimdi dikkatle şu hesabı takip etmesini isterim. Kamyon 25 ton hafriyat alıyor, hafriyat kamyonları.
Söyledikleri 185 milyon ton hafriyat 5 yıl boyunca her gün 5000 kamyonu gerektiriyor. 5 yıl boyunca her gün 5000 kamyon. Her gün. Peki bir hafriyat kamyonu kaç metre? 8-10 metre. 5 metre parkla nizami bir şekilde bu hafriyat alanına her gün dizilseler bahsedilen hafriyat alanından, Cebeci hafriyat alanından Kocaeli'ne kadar kuyruk oluyor. 3. köprüyü geçiyor, otoyolları geçiyor, 100 kilometre kuyruk oluyor. Ya 5 yıl boyunca Cebeci'den Kocaeli'ne kadar 100 kilometre kamyon kuyruğu olacak bunu bir tek Akın Gürlek görecek, öyle mi? Bir tek Akın Gürlek görecek.
Tarih bakın bu işlerle ilgili öyle bir belge göstereceğim ki hadi bu akşam da çıkıp bu belgeleri yansıtıp üstüne konuşsunlar. Tarih Ekim 2022. Sanıyorlar ki bırakacağız böyle bunlar atacak bu yalanı bırakacağım. Bunlar 2 kere 2 4 dese Recep Tayyip Erdoğan ya da onun yargı kolları başkanı kerrat cetvelini kontrol ediyorum ben mi yanlış hatırlıyorum acaba diye. Kesin bir yalan vardır. 2 kere 2 onlar 4 diyorsa kontrol etmek lazım.
Söylediği miktarı tona bölüyorsun. 5000 tane kamyon çıkıyor. Bak bir de arkasından ne çıkıyor. Tarih Ekim 2022 Bu hafriyat alanı için Teftiş Kurulu Başkanının talebi Ekrem İmamoğlu'nun onayı ve imzasıyla teftiş ve inceleme izni veriliyor. Teftiş Kurulu yaptığı çalışmadan sonra bulduklarını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 14 Ağustos 2023'te, bundan 10 ay sonra bildiriyor bu dedikleri yeri.
Ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar yollanıyor. Burayı bu hafriyat alanını öyle bunlar tabii 560 milyar para arıyorlar bulacaklar ya. 5000 kamyonu 100 kilometre 5 yıl boyunca dizerek bir rakam buluyor. Orası küllüm yalan ama bu hafriyat alanına kaçak döküm var mı diye şikayet eden, takip eden, göz yumanlara ceza verilsin diyen biziz. İnceledik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya gerek yoktur diyen bunlar. Bugün çıkmışlar bize bunun hesabını sormaya kalkıyorlar.
"HODRİ MEYDAN BU HAFTA KANUNU ÇIKARTALIM"
Onun için, onun için Ekrem Başkan geçen çarşamba yine söyledi. Dedi ki bugün gerçi olumlu bir gelişme oldu Sayın Bahçeli'nin ifadesi. Biz 9 Mayıs 2025'te. Yani daha olaylar en sıcak olduğunda grup başkan vekillerimizin ve bütün milletvekillerimizin imzasıyla duruşmaların TRT'de bir kanaldan tamamıyla ve isteyen tüm kanalların canlı yayınlanması için kanun teklifi verdik. Ekrem Başkan diyor ki veremeyeceğimiz hesap yok. Yeter ki milletimizin gözünün önünde sorsunlar söyleyelim. Yayın olmazsa da söyleyeceğiz. Ama canlı yayında iftirayı duyalım, cevabını verelim. Aynen böyle bir kuruşu ispatlayamayacaklar, tarih önünde hem mesul olacaklar hem rezil olacaklar. Hadi be hodri meydan bu kanunu bu hafta çıkaralım.
Şimdi burada milletin karşısına çıkıp adalet var, adil yargılama var, bilmem ne var demeye kalkıyorlar. Onun için Allah ne beni, ne televizyonlarda çıkıp yaz boyunca, 8 ay boyunca bunları anlatanları ne sizleri, sokaktaki vatandaşa buradaki meramı anlatanları mahcup etmedi, etmeyecek. Söylüyordum. Bir iddianame gelecek, yargılanan değil yargılayan olacağız diye daha yeni başlıyoruz, daha yeni başlıyoruz.
"İDDİANAMENİN HESABINI VERDİM DEFTERİNİ DÜRECEĞİM"
Bu güzel ülkede niye bu kadar fakirliği yoksulluğu çekiyoruz dersek ülkeyi yönetenler menfaatleri için Türkiye'nin huzurunu, refahını feda ediyorlar. Bakın iktidarı rahatsız eden bir hesabımız var. Diyor ki, "Ey" diyor Özel diyor, Sayın Özel diyor. "Şehir şehir geziyorsun, sarraf sarraf dolaşıyorsun, elinde bir hesap makinesi, dönüp dönüp altın hesabı yapıyorsun." Onu bırak. İddianamenin hesabını ver. Bak iddianamenin hesabını verdim defterini düreceğim. Ama sen şunun hesabını ver.
O kızdığın hesap şu. 2002 yılında güya bunlar geldi, Türkiye çok iyi oldu ya. 2002 yılında emekli aldığı maaşla 8 çeyrek altın alıyordu. İnanmayan benim gibi girsin sarrafa, Ekim-Kasım 2002 altın fiyatını sorsun, açsın Google'dan em düşük emekli maaşını sorsun, 8 çeyrek altın. 2 yıldır, 1.5 yıldır her meydanda söylüyorum.
Bir tane bu hesaba itiraz eden var mı? Soruyorum altın hesabı şaşar mı şaşmaz? Asgari ücret geldiğinde 7 çeyrek altın, şimdi 2 çeyrek altın. Bunlara diyor ki, "Onu bırak. Bunun hesabını ver." Tamam dedim. Bugün aramızda pamuk üreticileri var. Dün Denizli'de eylem yaptılar. Hepimiz izledik. Pamuk üreticileri. Bana da bana da çiçek yaptırmışlar pamuk yapmışlar getirmişler. Ben bu beyaz altının para ettiği zamanlarda Manisa Ovası'nda, Hacıaliler köyünde çok ilk önce toprak tava gelsin diye bekledi dayılarım. Pamuğu ektiler.
Arada yağmur yağmasın diye o 10 gün, 8-10 gün kritik sürede beklediler. Çimlendi, büyüdü. Çok kültüvatör çektim ben traktörle, kültüvatör çektim. Pamuk topladık, pamuk ara çapası yaptık, el el pamuk topladık. Bunun 1. eli, 2. eli, 3. elinin, 4. elinin para ettiği olur. Son kalan 4. elinin altındı bu, altın. Bakın, o günlerde 1 kilo pamuk 2,5 litre mazot alıyormuş. 2,5 litre. Bugün mazotun litresi 60 lira oldu. 2,5 litre mazot 150 lira. Bugün 2,5 kilo pamuk 1 litre mazot alıyor. 25-30 lira arası pamuk satılıyor. 2,5 litre pamuk satıyorsun, 1 litre mazot alıyorsun.
"YENİ ŞAFAK VE SABAH MANŞETLERDEN YALANLASIN HADİ BAKALIM"
Eskiden 1 litre pamuk 2,5 litre alırken bugünkü parayla 150 lira, şimdi pamuk 25 lira. Arada 6 kat fark var. Bu dönemlerde oğlunu evlendiren Kadriye Yenge 3 gün 4 gece ilk gün dana, her gün bir koç keserek düğün yapıyordu. Şimdi gidiyor apartman altında 150 metrekare içinde 6 direkli bir yer kiralıyor düğün salonu. Bir plastik tabağın içinde kuru pasta, bir plastik bardakta yalandan bir limonata. Öyle düğün yapmaya çalışıyorlar. Çoğu onu bile yapamıyor. O yüzden bu beyaz altını Adana'da, Çukurova'da, Hatay'da, Manisa'da, Denizli'de, Aydın'da, Antalya'da bu beyaz altını yetiştirip alnının terini toprağa damlatıp oradan fışkıran bereketle çoluk çocuk bakmaya çalışanlara söylüyorum. And olsun ki hakkınızı alacaksınız. And olsun ki size sahip çıkacağız. Bu hesabı bu hesabı bu hesabı pamuğa değil buğdaya yapanlar da var. Konya'da buğday eken vatandaş 1 kilo buğdayla 1 litre mazot alıyordu geçmişte. Yalansa yarın manşetten yalanlasın beni hadi bakalım. Yeni Şafak ya da Sabah. İkisi bir yapamaz biraz ters bakıyorlar ekonomiye. 1 litre bu 1 kilo buğday satıyordun, 1 litre mazot alıyordun. Yani 1 kilo buğday bugünkü mazot parasıyla 60 liraydı. Bugün 6 kilo buğday satıyorsun, 1 litre mazot alıyorsun. Arada 6 kat fark var. O yüzden o yüzden çiftçinin bankalara borcu 1.1 trilyona yükseldi. O yüzden geçen yıla göre üretim maliyetleri %40 ila 80 arttı. Tarladaki ürünün bırakın fiyatının para etmesini ürünün para etmesini tarlada kalır oldu ürünler. Toplanamaz hale geldi.
Ama tarlada geçen sene domates 35-45 lirayken bu sene 15-20 lira. Biber salatalık 40-45 lirayken bu sene 15-20 lira. Ama markete gidince geçen seneki fiyatın 3te biri değil yine enflasyonun üstünde gıda enflasyonu. Tarlada ucuzlayan ürünün markette pahallandığı ülke tek ülke Türkiye, tek ülke. Önemli bir pazar olan Ukrayna'da domates ve salatalık ihracatımız uyguladığı vergiyi Zelensky yarın geliyor Türkiye'de olacağım. Çalışmalar yapacağım. Ama gelmeden %10'luk vergiyi çıkarmış %35'e. Bir türün gümrükleme maliyeti de arttı 2 kat, 16.000 dolara yükseldi. Domates ihracatı %24, Ukrayna'ya ihracatımız %40 gelirdi.
"İKTİDARIN HABERİ VAR AMA ÇÖZMEZ AMA BİR TANE..."
İktidarın bundan haberi var mı? Var. Çözer mi? Çözmez. Neden? Fakir sevmez, zengin sever. Sorun bir tane yandaş müteahhidin olsa dünyanın öbür ucuna giderler o sorunu çözerler. Ama Denizlili pamuk üreticisinin, Konya'daki hububat üreticisinin Antalya'daki domates üreticisinin, narenciye üreticisinin, Maraş'taki fıstık üreticisinin, Rize'deki Trabzon'da Rize'deki çay üreticisinin, Trabzon'daki çay üreticisinin, Ordu'daki fındık üreticisinin sorunlarını çözmek akıllarının ucundan geçmez. Neden? Çünkü Tayyip Bey devlet yönetmeye talip değil ki. Tayyip Bey şirket yönetmeye talip.




