Kaldığımız yerden

24 Ekim 2025 Cuma
Sabah 06.00’da telefonum durmaksınız çalıyor.
Saat 07.00’de yayına girecek olan Sabah Pusulası sunucumuz Gökhan Kayış’ın adını gördüm cep telefonumda.
Hiç bu saatte aramazdı
Belli ki olağanüstü bir durum var.
Açtım
TELE1’i polisin bastığını söyledi.
Nedenini niçinini soramadım bile.
Zaten iktidarın hedefindeydik.
Genel Yayın Yönetmenimiz Merdan Yanardağ’ı aradım
“Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyin”
Giyindim Tele1’e gittim.
Daha sokağa girdiğimde olağanüstü polis önlemlerini apaçıktı.
Bir otobüs dolusu çevik kuvvet
Etrafta sivil polisler
İçeriye girerken kimlik sormalar.
Nihayet 3. Katta her zamanki gibi turnikelerdeyim.
İçerisi de polis kaynıyor.
Bu sırada Sabah Pusulası’nda Gökhan Kayış yayında.
Kanalı polisin bastığını anlatıyor.
Evinden gözaltına alınan Merdan Yanardağ’ın odasını arıyorlarmış.

Türkiye’yi bir süredir sarsan hukuksuzluğun apaçık göstergesi haline gelen ve iktidarın muhaliflere yönelik yargı sopasına dönüşen yine bir şafak operasyonu.
Yine sabahın köründe ev basmalar, gözaltılar.
Yine “gizli tanık” iftiralarıyla akıl almaz suçlamalar.
Bu kez nasıl bir suç uydurulduğu cep telefonuma düşen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “bilgi notu”nda yazıyor.

“04/07/2025 tarihinde Casusluk suçundan tutuklanan ve yabancı ülkeler lehine ajanlık faaliyetlerinde bulunduğu, görüşmelerini gizliliğe riayet etmek amacıyla kriptolu telefonlar üzerinden gerçekleştirdiği, farklı ülkelerde gerçekleşen iç karışıklıkları finanse ettiği tespit edilen şüpheli Hüseyin GÜN’ e ait dijital materyaller (kriptolu telefon ve el yazısı doküman) incelendiğinde…” diye başlayan savcılık açıklamasında hızla TELE1 ve Merdan Yanardağ adını aradım.
“Şüpheli Merdan YANARDAĞ ise üzerine atılı Casusluk suçundan bugün yakalanarak gözaltına alınmış, şüphelinin ikamet ve işyerinde arama işlemi yapılmıştır.”.

Casusluk mu?
Son zamanlarda insanın aklıyla alay eden suçlamaları biliyorduk.
Ama “casusluk” kimsenin aklından bile geçmezdi.
Yıllardır kamuoyu önünde gazetecilik yapan, aldığı her gerçek bilgiyi toplumla açık kaynaklarda paylaşan bir gazeteciyi casuslukla suçlamak, artık hukuksuzluğun yeni bir evresiydi.
Bu kadar saçma bir kumpasla TELE1 basılmış, Merdan Yanardağ gözaltına alınmıştı.
Olağanüstü yayına geçtik. Gün boyu tepkileri ekrana taşıdık, TELE1 binası destek ziyaretçileriyle dolup taşıyordu.

Murat Taylan ile Ana Haber yayınımız başladı. 18.00-19.00 arasında kumpas operasyonunu ve tepkileri aktardık. Bu arada Merdan Yanardağ Vatan Caddesi’ndeki emniyette gözaltındaydı. Avukatıyla görüşmüş ilk mesajını paylaşmıştı:

“Bu 5. Sınıf bir kumpas. Hayatım boyunca Filistin halkı ile dayanışma içnde oldum. İsrail ile ticare ilişkilire sürdürenler siyanosit rejime karşı mücadele eden bize operasyon yapıyor… Hayatım boyunca hiç kimseyle gazetecilik dışında bir ilişkide bulunmadım Bu bana ve TELE1’e yönelik kötü kurgulanmış 5. Sınıf bir kumpas”

Ana Haber’in 19.00-20.00 arasındaki ikinci bölümünde tam da bu mesajı, tepkileri ve yine hukuksuzlukları anlatıyorduk.
Ama bu kez hukuksuzluğun daha büyüğü kapımızdaydı.
Bir arkadaşım koşarak yanıma geldi “Abi kayyım atamışlar kapıdalar” dedi.
Yine turnikelerdeyim
Yine polisler
Yine yüksek sesle bağırış çağırış.

“Siz kimsiniz?” dediğimde, beyaz saçlı biri yanıma yaklaştı. TMSF’nin mahkemece kayyım olarak atandığını söyledi. İlk tepkim sanki Türkiye’de adil bir hukuktan geçtim yazılı hukuk sanki işlermiş gibi “mahkeme kararını gösterin” oldu. Kendi cep telefonundan mahkeme kararını gösterdi. Okudum evet kayyım atanmıştı. Benim cep telefonuma göndermesini istedim. Gönderdi. Hemen avukatımızı aradım.

Evet, daha Merdan Yanardağ gözaltındayken, daha ifadesi bile alınmamışken üstelik yayıncı kuruluşun sahibi çok farklıyken mahkeme “Yanardağ TELE1’i kullanmıştır” diyerek kayyım atamakta tereddüt bile etmemişti.
Bu şuna benziyordu.
Sizin evinize temizliğe gelen birini gözaltına alıyorlar, sonra da “burayı kullandı” diye sizin evinize el koyuyorlardı.

Artık ticaret kanunu dahil her türlü kanunda yazılı kuralların bile hiçe sayıldığı bir kapı açılıyordu. Şirket başkasınınmış önemi yok
Bir iftiracının ifadesiyle gözaltına alınan gazeteci, o şirketin bir çalışanıymış, önemi yok.
Kamuya açık, herkesin izleyebildiği bir kanal ile çok gizli yürütülen casusluk nasıl bir araya getirilir, önemi yok.

Yazılı kanunların/kuralların hiçbir önemi yok.
Kurt kuzuyu yemek için bahane bulur tabi ki.
Asıl amaç Türkiye’de bağımsız yayıncılığın, gazetecilik ilkelerine bağlı haberciliğin ve de “Yalanlara teslim olmayın” sloganını benimseyen ve sadece gerçeğe odaklanan bir haber televizyonunu susturmak.
Susturdular nitekim.

Sonradan öğrendiğime göre mesleğe ilk başladığım Anadolu Ajansı’nda çalışmış kayyım heyetinden biri rejimize girdi. Doğrudan ekrandaki sunucunun kulağına seslendiğimiz butona bastı. O anda canlı yayında kanalımıza kayyım atandığını anlatan Murat Taylan’a “Yayını sonlardır” komutu verdi. Murat da her zamanki gibi “Yalanlara teslim olmayın” diyerek yayını sonlandırdı.
Yalanlara teslim olmayacağız elbette.
Kaldığımız yerden gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz elbette.