İktidarın korkusu ve iki taktiği

AKP iktidarı ve siyasal İslamcı hareket sıkışmış durumda. İdeolojik ve politik bir iflas yaşıyor. Ekonomik krizin derinleşmesi, ülke kaynaklarının kurulan yağma düzeni nedeniyle tüketilmesi, yoksulluk ve sefaletin artık yıkıcı bir karakter kazanması, dinci iktidarı ülkeyi yönetemez hale getiriyor.

Daha önce iktidarı isteyen ve bunun gereğini yapan bir muhalefet yoktu, artık var. Bu durum iktidarın siyasal sıkışmışlığını daha da artırıyor. Çünkü iktidarın karşısında abdestinden emin olmayan, kendisiyle sağcılık yarışına giren ve bu nedenle sürekli kaybeden bir muhalefet yok. CHP’nin toparlanması, ülkede dengeleri değiştirdi.

AKP iktidarının toplumsal tabanı çözülüyor. MHP’nin durumu da farklı değil., bu çözülmeden payını alıyor. Özgür Özel yönetimi, son 23 yılda olmadığı kadar iktidarı zorluyor. Bu yeni bir durumdur ve yakın geleceği belirleyecek bir değer taşıyor. Kitleler, toplumun geniş kesimleri dalga dalga alanlara akıyor. Bu tablonun oluşmasında ve toplumun umut krizini aşmasında CHP’nin belirleyici bir rolünün olduğunu saptamak gerekiyor

İKTİDARIN ÖMRÜ

AKP ve MHP tükenen tarihsel ve siyasal ömrünü uzatmak için, her geçen gün devletin şiddet aygıtlarını kullanma tutumunu yükseltiyor. Adliye ve kolluk daha sık ve siyasal amaçla kullanılıyor. Ancak, beklediği sonucu alamıyor. Diğer taraftan, Kürt siyasal hareketini yedeklemek için önemli bir hamle yapan AKP-MHP koalisyonu henüz istenen düzeyde olmasa da belli bir sonuç aldığı gözleniyor. İktidarın ikinci hamlesi ise, CHP’yi imha etme operasyonu oluyor. CHP etkisizleştirilerek ülke teslim alınmak isteniyor.

Demokratik muhalefet blokunu dağıtmak, 31 Mart 2024 seçimlerini kazanan birlikteliği bozmak temel amaç (kısa vadeli) haline geliyor. Kürt hareketinin de mikro milliyetçi yaklaşımla iktidarın çekim alanına girdiği görülüyor.
Korku ve siyasal panik, iktidar saldırganlığını artırıyor. Pervasız şekilde ülke İslamcı-faşist bir rejime sürüklenmek isteniyor. Tarih zorlanıyor.

Baskının, devlet şiddetinin, sindirme ve yıldırma siyasetinin giderek tırmandığı bir dönem yaşanıyor. AKP iktidarı durur ya da geri adım atarsa yenileceğini görüyor. Bu siyaset yasası, içinden geçtiğimiz tarihsel dönemeçte muhalefet için daha çok geçerli oluyor. Dahası yaşamsal bir önem kazanıyor.


AKP ve İslamcı-faşist hareketin hesap edemediği iki şey bulunuyor. Birincisi bu toprakların 200 yıla varan aydınlanma ve modernite birikimidir, ilerici devrimci damardır. Bedevi geleneklerine uzak kültürel dokudur. İkincisi, toplumu demokratik zeminde ayağa kaldıran, mücadele etmekte kararlı bir muhalefet hareketinin ortaya çıkmasıdır. Sosyalist hareketin dinamik muhalefetinin yükselmesidir.

CUMHURİYETİ KORUYACAK KURUM VAR MI?

Bugün mevcut devlet mimarisi içinde ülkenin şeriatçı-faşist bir dikta rejimine sürüklenmesini önleyebilecek hiçbir kurumsal engel kalmadı, yok! Sadece cumhuriyetçi bir toplumsal atmosfer, kültür ve gündelik yaşamdaki seküler alanlarda gelişen pasif direniş var. Bu çok önemli “pasif direniş” kavramını bir olumsuzluk olarak değil, önemli bir dinamik olarak görüyorum.
Bir de CHP kaldı! Elbette güçlü bir mücadele geleneğine ve deneyimine sahip devrimci ve sosyalist hareket de var. Ancak totaliter bir rejimin, şeri bir düzenin yaşama geçirilmesinin önündeki cumhuriyetten geriye kalan ve ele geçirilemeyen tek kurumsal engel CHP’dir. İşte bu nedenle CHP’ye bu kadar dizginsiz ve pervasız bir saldırı yapılıyor.


Ancak uzun soluklu ve sonuç alıcı bir mücadele hattının kurulabilmesi için CHP’nin diğer muhalefet güçleriyle birlikte hareket etmesi gerekiyor. Merkez ve merkez sağdaki cumhuriyetçi demokratik güçlerin yanı sıra, özellikle DEM Parti’nin muhalefet blokunda kalması sağlanmalıdır. Eleştiri ve iş birliği diyalektiği önemlidir. Bu denge kurulmalıdır. Bu süreçte, özellikle sosyalistlere çok önemli bir görev ve tarihsel sorumluluk düşüyor. Sol devrimci bir özgüvenle davranılmalıdır.

BİRLEŞİK MUHALEFET HAREKETİ

Önümüzdeki görev ve sorumlulukları şöyle sıralayabiliriz.

1-Sosyalist hareket, devrimci partiler ve gruplar/çevreler CHP’ye destek vermek konusunda çekinceli davranmamalıdır. Alman solunun Nazilerin yükselişi sırasında yaptıkları büyük tarihsel hatayı tekrarlamamalıdır. Abdestinden emin olmalı, açık davranmalıdır. Sol, “Birleşik Muhalefet Cephesi/İttifakı” oluşturulması için çaba harcamalıdır. Çünkü CHP yenilirse, etkisizleştirilir ya da imha edilirse, toplum ve Türkiye teslim alınacaktır. Bu tehlike önlenmeli, tam tersine başarı örgütlenmelidir.

2-Sosyalistlerin, yukarıda işaret edilen yakın ve vahim tehlikeyi, ülkenin dinci-faşist bir rejime sürüklenme tehdidini tek başına önleme gücü ne yazık ki yoktur. Sosyalistlerin Cumhuriyetçilerle bir ittifak kurmasnın, yaşamsal bir önem taşıdığı açıktır. Ancak bu ittifak mahallemizdeki Cumhuriyetçilerle Kemalistlerle ilişki kurmak gibi bir yaklaşım ile sınırlı ele alınırsa hiçbir anlamı olmayacaktır. Teorinin gerekli gördüğünü pratikte atlamış olmak, kendimizi kandırmak demektir. Kemalist-Sosyalist ittifakı da devrimci-cumhuriyetçi birlikteliği de cesurca ve açık şekilde, örgütsel muhatapları ile yapılmalıdır. Mahalle, okul, fabrika çalışmalarının, bu alanlarda örgütlenmenin önünde hiçbir engel yoktur. Ancak örgütsel muhatap ise CHP’dir.

3- Sonuç olarak hem çamurda oynayalım hem de cicilerim kirlenmesin diyemeyiz. Devrimcilik gerektiğinde “kirlenmeyi” göze almaktır. Diğer yol ile belki saflığını “pürüten” olma halini korumak mümkün, ama devrimci bir tarihsel eylem imkansızdır, pasifizmdir. Son çözümlemede mücadele ve sorumluluktan kaytarmaktır.

CUMHURİYETÇİ-SOSYALİST İTTİFAKI

Sosyalist hareketin geniş cumhuriyetçi kesimlerle diyaloğu ve eylem birliği, solun uzun süredir gerçekleştiremediği, kitleselleşme ve meşruiyet sorununun da aşılmasını sağlayacaktır. 12 Eylül 1980 ve 1990 sonrasında solun içine sürüklendiği dar alanda siyaset yapma açmazı ve tecrit de böylece aşılabilecektir. Yeniden büyük kitlesel güçleri harekete geçirme kapasitesi ve yeteneğine sosyalist hareketin bu yolla ulaşabilmesi de mümkündür. Bunu 1970’li yıllarda deneyimledik. Cumhuriyetçi-sosyalist diyaloğu ve eylem birliği, muhalefet blokunun sağa savrulmasını önleyebileceği gibi, daha sola çekilmesini de sağlayacaktır. Çünkü, halkçı/kamucu, yurtsever, anti emperyalist, aydınlanmacı, laik ve cumhuriyetçi bir programa sahip muhalefet bloku, ülkeyi cennet yapmasa da esenliğe çıkarabilir.
İhtiyacımız olan şey siyasal ve entelektüel cesarettir.