TBMM Başkanvekili Pervin Buldan’ın başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu'nda İçişleri Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçeleri görüşüldü. Bütçeler üzerinde grubu olan siyasi partiler görüş ve önerilerini dile getirdi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 2026 bütçesine ilişkin söz alan CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, "Faiz sebep, enflasyon sonuç’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomiyi uçurumun kenarına getirdiğini belirterek şunları söyledi:
"Seçim geçti, bu sefer faize zirve yaptırdı. Bir verenden bir daha vergi aldı. Emekçiyi, emekliyi, memuru, esnafı, çiftçiyi hayat pahalılığına ezdirdi. Açlık sınırındaki asgari ücret, çalışanların yarısından fazlasının içine düştüğü bir kapan oldu ama millet cefayı çekerken KKM sahipleri paralarını tıkır tıkır aldı. Tarihin en büyük servet transferi gerçekleşti. Faizciye ödenen para rekor kırdı. Yandaş zenginleşti, millet yoksullaştı. Saray, hatalarının faturasını bir kere daha milletin sırtına yükledi. TÜİK, enflasyona bahar makyajı yapıyor ama tabelaya yazdığı enflasyonu düşürse de milletimizin yaşadığı enflasyon düşmüyor. Kasım’da İTO ve Türk-İş ‘Gıda fiyatları arttı’ derken, TÜİK, ‘Azaldı’ deyiveriyor. Vatandaş pazarda taneyle, gramla alışveriş yaparak tenceresini kaynatmaya çalışırken TÜİK, makyajlı enflasyonuyla milletin kesesine musallat olmaya devam ediyor.
Hukukun ve öngörülebilirliğin yerini keyfiliğin aldığı asalak bir düzende yurttaş kendini vampirlerin sofrasında bulur. Tek kişilik rejimde ülkede hukuk yok. Saray, hukukun üstünlüğü endeksinde Türkiye’yi 9 yılda 19 sıra birden geriletti. Güven yok. Türkiye, sosyal güven araştırmasında dünyada en son sıraya düştü. Gelir dağılımı bozuk. OECD içinde gelirin en adaletsiz dağıldığı üç ülkeden biri olduk. Bütçe millete değil, yandaşa harcanıyor. Vergi gelirleri 2024-2026 arasında ikiye katlanıyor ama artan vergi gelirinden eğitim, sağlık, sosyal korumaya giden paylar düşüyor. Açlıktan bayılan çocuklara okulda bir kap yemek verilmezken ülkenin emeklileri Ulus’ta günlüğü 200 liralık banyosuz, mutfaksız odalarda hayata tutunmaya çalışırken Saray, milletin vergisini yandaşlara peşkeş çekiyor.”
Güvenilir veri, planlama ve kalkınma ilişkisine dikkat çeken CHP Çanakkale Milletvekili İsmet Güneşhan, "Bir devletin en büyük gücü, güvenilir veridir. Veri yoksa planlama yoktur, planlama yoksa kalkınma yoktur. Kalkınma yoktur. Kalkınma yoksa yurttaşın refahı hiç yoktur. Bir devlet kurumunun en temel görevi gerçeği söylemektir ama TÜİK, gerçeği söyleyen değil, gerçeği gizleyen, yoksulluğu perdeleyen, ekonomik çöküşü örtbas eden bir yapıya maalesef dönüşmüştür. Gerçekler vatandaşın mutfağında, cebinde, kirasında, pazarda, markette ve faturalarda. TÜİK’in görevi saraydan talimat almak değildir; enflasyonu, yoksulluğu, geçim sıkıntısını, mutfaktaki yangını dürüstçe açıklamaktır. Rakamlarla oynamanın adı istatistik değildir; adaletsizliktir, vicdansızlıktır, açıkça suçtur" diye konuştu.
Becan: Kamu yatırımlarını askıya almak, sınıflar arasında gelir ve vergi adaletsizliğini artırmaktan başka hiçbir işe yaramamıştır
CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan, 19 Mart operasyonlarıyla ekonomiye darbe vurulduğunu belirterek şunları söyledi:
“19 Mart’tan sonra dövizdeki dalgalanma, hukuk güven endeksinin düşüşü yabancı yatırımcıların Türkiye’ye girişini engellediği gibi yerli yatırımcının da yurt dışına kaymasına sebep olmuştur. 19 Mart sonrası 15 gün içinde yabancı yatırım çıkışı 5 milyar dolar, yerli yatırımcının çıkışı da 15 milyar doları bulmuştur. Özel sektörün finansa erişmesi mümkün olmamıştır. Merkez Bankası rezervi 19 Mart süresince 60 milyar dolar döviz satışıyla gündem olmuştur; tüm bunların sonucunda faizler de yüzde 49'a ulaşmıştır. Dolayısıyla özel sektörün finansa erişmesi mümkün olmamıştır.
2026 bütçesine baktığımızda, yüzde 28 artışla 19 trilyon olarak sunuldu. Bu bütçe, mali disiplin vurgusu yapmasına rağmen kamu yatırımlarını askıya almak, emekçilerin ve emeklilerin ücretlerini baskılamak ve sınıflar arasında gelir ve vergi adaletsizliğini artırmaktan başka hiçbir işe de yaramamıştır. 2002 bütçesinde kamu hizmetlerine ayrılan pay yüzde 42 iken bugün baktığımızda yüzde 29'a düşmüştür. Özellikle 'tasarruf tedbirleri' adı altında belediyelerin faaliyetlerini halka anlatmasına engel olmak amacıyla basına haber, bilgi karşılığında ödeme yapmaları engellenerek hem basın emekçilerine haksızlık hem de o bölgenin halkının haber alma özgürlüğünü kısıtlamıştır. Zira para harcamazsanız, yatırım yapmazsanız para kazanamazsınız. Tasarruf yapılacak konuları iyi inceleyip öncelikle kendimizden başlayarak uygulama yapması gerekmektedir."
Arpacı: Türkiye size inanmıyor, halkımız size güvenmiyor
BDDK Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun bütçe görüşmelerine katılmamasına tepki gösteren CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, Merkez Bankası'nın uygulamalarını şu sözlerle eleştirdi:
“Bugün BDDK’yı, BDDK’ya ayrılan bütçeyi konuşuyoruz. Peki, bu bütçeyi ve bu kurumu kime emanet ediyoruz? Şahap Kavcıoğlu’na. Kimdir Şahap Kavcıoğlu? Nebati döneminin Merkez Bankası Başkanı. Nerede beyefendi? Yok. Bu üçüncü bütçesi, üçüncü bütçesinde de bu Meclis'e, halkın karşısına çıkmaya yüzü yok. Son 5 Merkez Bankası Başkanı’nın içinde en çok görev yapan Başkan. Herhalde bu başarı Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in gözünden kaçmamış olacak ki onu Merkez Bankası’nın başından alıp bütün bankaların başına patron yapmış ve ekibine dahil etmiş. Siz göreve geldiğinizde bir önceki dönemi 'irrasyonel' olarak tanımlamadınız mı? Peki, bu akıl dışı politikaların, o meşhur 'Nas' faiz politikalarının başında kim vardı? Şahap Kavcıoğlu. Bugün durduramadığımız o hiperenflasyonun; sanayicinin, esnafın, çiftçinin, öğrencinin ve en çok da emeklinin canına ot tıkayan ekonomik enkazın mimarı bizzat kendisidir! Yazıklar olsun kendisine.
Siz akıl ve mantık dışı sağlıksız düşünceler sahibi bir insanı bankaların başına getirirseniz ve bu kişi bir sene içinde 400’e yakın düzenleme ile oyun oynanırken bankacılığın kurallarını değiştirir, serbest piyasa ekonomisinin içinden geçerse bu piyasalar size nasıl güvensin? Uyguladığınız hazine politikalarının bir hikmeti yok, üzülerek söylüyorum ama siz ancak size gösterilen bir alan içinde top çevirebilirsiniz. Diyorsunuz ki '2026’da enflasyon yüzde 16 olacak.' Fakat anketlerde beklentiler öyle demiyor. Piyasa katılımcılarında beklenti yüzde 23, sektörde yüzde 36, hane halkınının 2026 enflasyon beklentisi 52. Yani Türkiye size inanmıyor, halkımız size güvenmiyor maalesef!"
CHP İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu iktidarın bütçe tercihinin kamu kaynaklarını halka değil, belirli bir kesime rekabetsiz ve denetimsiz yollarla aktarmak olduğuna dikkat çekerek, "Kamu İhale Kanunu, 2023 yılında şeffaflık ve rekabeti esas alarak yürürlüğe girmişti ancak aradan geçen sürede bu yasa 200’den fazla değişiklikle delik deşik edildi, başlangıçtaki amacından tamamen uzaklaştırıldı. İktidar kendi işine geldiğinde her şeyi acil duruma bağlayın 21/b’yi devreye sokuyor, ihaleler jet hızıyla sonuçlanıyor ama konu milletin can güvenliği olduğunda başta İstanbul olmak üzere ve diğer riskli illerdeki kentsel dönüşüm olduğunda aynı kararlılığı göremiyoruz. Deprem gerçeğinin her an kapımızda olduğu ülkemizde sıra kentsel dönüşüm projelerine gelince ne yazık ki frene basılıyor. Demek ki burada kamu yararından değil, siyasi tercihlerden söz ediyoruz. Yıllardır aynı şirketlerin benzer ihaleleri alması artık sistematik bir sorun haline gelmiştir. Bütçe dışı yükümlülüklerle gelecek yılların kaynakları ipotek altına alınmıştır. Bu apaçık yolsuzluğun belgesidir" şeklinde konuştu.
Yontar: Risk yönetimi adı altında vatandaşın cebine düzenli olarak yeni yükümlülükler gelmekte
CHP Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar da sigortacılık sistemine ilişkin şu eleştirileri yaptı:
“Bir ülkede insanlar emekli olabilmek için yıllarca prim ödeyip hala emekli maaşıyla geçinemeyeceğinden korkuyorsa o ülkede sigortacılık sistemi işlemiyor demektir. Özel emeklilik sistemi, zorunlu tasarruf gibi dayatmalarla büyütülüyorsa bunun adı finansal özgüven değildir. AKP hükümeti vatandaşın risklerini azaltmak yerine vatandaşı risk piyasasına sürüyorsa bunun adı sosyal devlet değil, halka hayat boyu risk yönetimi yaptırtan sömürü düzenidir.
Özel sigortaların lüks olduğu ve tercih edilmeyen bir dönemi yaşıyoruz. Depreme, sele, afete karşı korunduğumuz söylenmekte fakat risk yönetimi adı altında vatandaşın cebine düzenli olarak yeni yükümlülükler gelmektedir. Öte yandan sigortacılık sektöründe art arda 5 şirketin faaliyetine el konulması sektör güvenirliğini zedelemiş, kamuoyunda ciddi sorunlar doğurmuştur.”