Baharı Susturamazsınız

Bir ülkenin kalemini susturamazsınız.
Bir halkın vicdanını, hakikatin ışığını, bir sözcüğün yüreğe düşen ateşini karartamazsınız. Çünkü bazı sesler, demirin ardında değil; halkın dilinde, meydanların nefesinde, tarihlerin kalbinde yaşar.

TELE1’e atanan kayyum kararı, yalnızca bir televizyon kanalına değil; hakikate ve özgürlüğe yönelmiş bir saldırıdır.
Ama biz biliyoruz ki, hakikatin önüne kurulan her barikat, sonunda kendi ağırlığıyla çöker.
Bugün susturuldu sanılan o ekranın yerine, yarın yüz binlerce kalem, milyonlarca yürek konuşacak.

Çünkü hakikat yayın kesilince ölmez, yalnızca kanal değiştirir.
Bugün o kanal, yeniden doğuyor. Adı başka olacak belki, logosu farklı, binası yeni…
Ama içinde taşıdığı ruh aynı kalacak:
Merdan Yanardağ’ın hapsedilmiş bedeni değil, özgür fikri yol gösterecek bize.

Biz, onun ve onun gibi nice özgür yüreklerin mirasçıları olarak, kalemimizi teslim etmeyeceğiz.
Çünkü kalem teslim edilirse, kelimeler köleleşir.
Biz köle değiliz. Biz gerçeğin, emeğin, halkın, aydınlığın sesiyiz.

Bu yeni mecrada yazmaya devam edeceğim.
Korkmadan, eğilmeden, susmadan.
Tıpkı Merdan Yanardağ’ın dediği gibi: “Gerçekler er ya da geç kazanır.”
Biz o “er ya da geç”in hızlanması için yazıyoruz.
Her satırımız bir direniştir artık. Her kelimemiz bir başkaldırıdır.

Ve bilsinler ki, Che Guevara’nın dediği gibi:

“Çiçekleri öldürebilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz.”

Bugün baharın adını değiştirdiler.
Ama o yine gelecek.
Belki başka bir logoyla, ama aynı inançla;
belki başka bir kanaldan, ama aynı hakikatle.

Bizi hapsetseler de fikirlerimizi tutsak edemeyecekler.
Kalemimiz kırılırsa parmaklarımız yazar,
parmaklarımız susturulursa gözlerimiz konuşur.
Çünkü hakikat bir kez doğdu mu, geri dönmez.

Bu yazı, yalnızca bir hatırlatma:
Biz susmadık. Biz buradayız. Ve yeniden başlıyoruz.